Yıllarca ona çok güvenmiştim
Biz 18 yaşında tanıştık. Henüz hayatın ne olduğunu tam bilmezken, birbirimizi hayatın kendisi sandık. Ben üniversiteye yeni başlamıştım, o ise ailesinin yanında çalışan bir gençti. İlk bakışta değildi ama kısa sürede âşık olduk. Birlikte büyüdük, birlikte olgunlaştık. Ve sonra, bir sabah uyanıp “Evet” dedim. “Bu adamla hayatı paylaşabilirim.”
Evliliğimiz kolay olmadı ama güçlüydük. Yıllarca maddi sıkıntılar, taşınmalar, çocukların okul telaşları arasında koşturduk. Ama hiçbir zaman birbirimizi bırakmadık. En azından ben öyle sanmıştım.
Son birkaç yıldır bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum. Gözlerinin içi artık gülmüyordu. Eve geldiğinde sessizdi, telefonunu hep ters çevirip bırakıyordu. Ama ben hep “yorgunluk” dedim, “iş stresi” dedim. Çünkü insan, inandığı şeye tutunmak ister ya, ben de öyle yaptım. Sevdiğim adama inanmak istedim.
Bir gün… doğum günümde… eve geç geleceğini söyledi. Plan yapmıştım, küçük bir pasta, evde baş başa bir akşam. Ama saatler geçti, gelmedi. Mesaj attım, cevap yok. Aradım, açmadı.
O an içime düşen o his… tarif edilemez. Boğazımda bir yumru, kalbimde sıkışma… Gecenin bir yarısı arabaya atladım, onun sık sık gittiğini bildiğim o mekâna doğru sürdüm.
Ve orada gördüm onu. Onunla. Birlikte gülüyorlardı. Onun ellerindeydi benim yıllarımı verdiğim adam. Dondum. Arabadan inmediğimi bile fark etmedim. Sadece izledim. Sonra sessizce döndüm.
Eve gelince, oturdum ve ilk kez hiçbir şey yapmadan düşündüm. Ağlamadım o gece. Sadece bir şey fark ettim: Ben yıllardır kendimi unutmuştum. Onu, evliliğimizi, çocuklarımızı yaşatırken, ben yavaş yavaş yok olmuştum.
Ertesi gün valizini kapıya koydum. Ona bağırmadım. Hakaret etmedim. Sadece “Bu evde artık bir yabancıya yer yok,” dedim. Şaşırdı. Beklemiyordu. Ama ben beklemeyi bırakalı çok olmuştu.
Aylar geçti. Boşandık. Ben başta boşlukta gibiydim. Ama sonra... bir sabah kahvemi alıp aynaya baktım. Gözlerimde yeni bir şey vardı. Kararlılık.
Önce ehliyet aldım, sonra yıllardır ertelediğim resim kursuna yazıldım. Renklerin diliyle yeniden konuştum. Sessizliğimi tuvallere döktüm. Bir yıl sonra ilk sergimi açtım.
Çocuklarım destek oldu. Dostlarım çoğaldı. İçimde bir kadın vardı, ben onu hep susturmuştum. Artık o konuşuyordu.
Yıllar sonra bir gün eski eşim karşıma geçti. Gözlerinde pişmanlık… ama bende ne öfke vardı, ne acı. Sadece huzur.
Çünkü artık kim olduğumu biliyordum.
VE DERS:
Her düşüş, yerle bir olmak değildir. Bazen o düşüş, içimizdeki gerçek “ben”le tanışmak için bir fırsattır. Güven kırılabilir, kalp parçalanabilir… ama ruhun gücü, doğru yerden bakıldığında bir mucize yaratır.
Ben kırıldım. Ama sonra yeniden birleştim. Artık eksik değilim, tamamım. Çünkü kendimi seçtim.