Damat şaşkına dönmüştü Gelin, kaynanasının yüzünü öfkeyle pastaya sokuyordu

Kaynanasının kafasını pastaya soktu.Kocası bunu neden yaptığını sorduğunda.. Gelin, otel odasında aynanın karşısında durmuş gelinliğinin fırfırlarını düzeltiyordu. Elbise ipek kumaştan yapılmıştı, ince Fransız danteli ve parıltılı taş işlemeleriyle adeta bir masal kostümü gibiydi. Bu elbiseyi bulmak için aylarca uğraşmıştı. Ve açıkçası… bütçelerini de bir güzel aşmışlardı.
Ama onun için önemliydi. Çünkü bu düğün, sadece bir evlilik değil, bir varoluş ilanıydı.
Derken, kapı çaldı. Gelen kayınvalidesiydi.
Kadının yüzü gergindi.
“Ben içeri girebilir miyim?” dedi, bir garip gülümsemeyle.
Gelin başıyla onayladı. Sessizce içeri girdi.
Ve o anda, tüm gününü mahvedecek o cümleyi kurdu:
“Keşke biraz daha zarif bir elbise seçseydin. Bu sana… biraz fazla iddialı.”
Gelin dondu.
“Ne demek istiyorsunuz?”
“Demek istediğim şu,” diye devam etti kadın, aynaya bakarak:
“Sen o kadar da… asil bir aileden gelmiyorsun. Bu tarz şeyler bize fazla geliyor.”
O anda gelinin içi buz kesti.
Birden o güne kadar duyduğu iğnelemeleri hatırladı.
“Bizim oğlana pek yakışmamışsın”, “Saçın biraz fazla dikkat çekiyor”, “Bizim gelin daha sade olmalı.”
Ama o gün sessiz kalmayacaktı.
Artık o eski halinden eser yoktu.
Düğün sırasında, herkes mutluydu. Müzikler çalıyor, fotoğraflar çekiliyor, büyük düğün pastası getiriliyordu. Gelin ve damat el ele sahnedeydi.
Tam pastayı kesmek üzereyken, kayınvalide yanlarına yanaştı. Yüzünde, herkesin gözü önünde, yine o alaycı gülümseme…
“Bu pastanın üstü fazla şatafatlı olmuş — tıpkı elbisen gibi.”
Ve o an oldu.
Gelin bir anda geri dönüp, kayınvalidesinin başını iki eliyle tuttu.
“Senin için özellikle yaptırdım, afiyet olsun…”
Ve BOOM!
Pastanın tam ortasına bastırdı.
Salon bir an sessizliğe gömüldü.
Sonra…
Alkışlar!
Birileri gülmeye başladı.
Sonra diğerleri…
Ve bir anda konuklar çılgınca alkışlamaya başladı.
Damat gözleri faltaşı gibi açılmış, sadece tek kelime fısıldadı:
“Neden?”
Gelin ona baktı. Gözlerinde yaş değil, yılların birikmişliği vardı.
“Çünkü herkes susarken ben kendimi ezdirmemeyi öğrendim. Bugün senin anneni değil, bana yapılan saygısızlığı pastaya gömdüm.”
Damat bir an düşündü.
Sonra kafasını salladı.
Ve eğilip pastadan bir parça alarak geline uzattı.
O gün düğün değil, özgürlüğün kutlamasıydı.